Salih Omurtak Cd. No :37 Sefa İş Mrk. Kat:3 No:305
Çorlu / Tekirdağ

0 282 654 29 29
[email protected]

İngilizce konusu açılınca birilerinin şöyle mırıldandığını duyar gibiyim: "Valla, okulda yıllarca İngilizce dersi gördüm. Ama gel gör ki, ´Yes´ ya da ´No´ dan başka bir şey yok aklımda."

Bir başkası da, "´Hello´, ´How are you?´, ´Fine, thanks,´ diyebiliyorum da konuşmayı ilerletmeye çalışınca ya da yeni bir soru ile karşılaşınca apışıp kalıyorum," ya da ben bir şey söylemeye kalkınca ´Eee… eee…´ diye lafı gevelemek ya da kullandığım sözcüğün anlaşılmadığını görmek beni utandırıyor," diyebilir.

Ya da şöyle diyen birini siz de duymuş olabilirsiniz: "Bir gün gerekir diye, okul bittikten sonra İngilizceye biraz yüklendim. Kursa gittim, bir – iki kur da bitirdim. Ama yine de olmuyor. Söylenenleri biraz anlıyorum, ama karşılıklı konuşmaya geçince takılıp kalıyorum."

Evet, sevgili okurlar. Bu örnekler size hiç de yabancı gelmiyordur. Bu, bir fiyaskonun itirafıdır. Öyleyse ortada ciddi bir sorun var. Harcanan onca zamana, emeğe ve paraya rağmen, bu fiyasko neden? İngilizceyi öğrenme düşü neden gerçekleşemiyor?

Tabii ki olayın iki cephesi var: Biri öğrenen, diğeri de öğreten. Başka bir deyişle, hem nalına, hem mıhına vuralım.

Öğrenen açısından konuyu kısaca irdeleyelim: Öğrenen kişi,
  • İngilizceyi bilmenin önemini gerçekten kavramamış ise,
  • Onun dil öğrenme isteği özentiden öteye gitmiyorsa,
  • Kendisine uygun bir öğretim ortamını bulamamış ise,
  • Pozitif, esnek, sempatik, ama aynı zamanda yaptığı işi seven, işini iyi bilen, yeniliğe, görselliğe açık bir öğretmene rastlamamış ise,
  • Hata yapmaktan, bundan dolayı mahcup olmaktan korkuyorsa,
  • Güçlü bir motivasyon kaynağı yoksa, yani öğrendiklerini işinde terfi etmek, yeni sorumluluklar üstlenmek, daha çok para kazanmak, daha prestijli olmak, dış gezilerinde daha rahat ve özgür olmak için kullanmak gibi bir hedefi yoksa,
  • Öğrendiklerini unutmamak ve daha da geliştirmek için İngilizce kitap okumak, yayın izlemek, yabancılarla diyalog kurmak ya da yazışmak için çaba göstermiyorsa,
  • Yukarıda saydığım konularda çözüm bulmak için hiç kafa yormuyorsa o öğrenci, İngilizceyi öğrenme konusunda "YE-RİN-DE- SA-YI-YOR" demektir.

Konuya bir de "öğreten" açısından kısaca bakacak olursak, şu alt başlıkları sıralayabiliriz: Öğreten kişi ya da kurum,
  • Konusuna hakim değilse,
  • Bilmeyen birine yeni bir şeyler öğretmekten özel bir zevk almıyorsa,
  • Öğretmek için "her türlü aracı" kullanma konusunda isteksiz ya da yetersiz ise,
  • Doğru öğretim araçlarını, özellikle görsel ve işitsel olanlarını kullanmıyorsa,
  • "Fırsat eğitimini" uygulayamıyorsa,
  • Öğrettiğini güncel konular ile de ilişkilendiremiyorsa,
  • Öğrencisinin küçük başarılarını da ödüllendirmekte cimri davranıyorsa,
  • Konuşma ve dinleme, dinlediğini anlama ve üzerinde tartışma çalışmasını yeterince yapmıyorsa,
  • Dikte çalışmaları, kısa bilgi yoklamaları ve düzenli aralıklarla yapılacak sınavlarla öğrettiklerinin ölçümünü yapmıyorsa,
  • Öğrencilerinin yanlışlarını belirleyip bunlardan da yeni bir şeyler öğrenmelerini sağlayamıyorsa,
  • İşini yalnız para kazanmak için yapıyorsa,
  • İşinin biraz da "delisi" değilse o öğretmen ya da öğretici kurum da "DOST-LAR- A-LIŞ-VE-RİŞ-TE-GÖR-SÜN-LER" anlayışı ile çalışıyor demektir.

"Yerinde sayma" budur.

Sevgili okurlar, konuyla ilgilenenlerin kendilerini bu ölçütlerle değerlendirmelerini dilerim. Bence bu konuda bir daha düşünüp harekete geçmenin zamanı geldi de geçiyor bile… Başka yazılarda buluşmak üzere sağlıcakla kalın.